GÜNÜMÜZÜN EN DEĞERLİ AĞAÇLARINDAN BİRİ: SAKIZ AĞACI

EKİM 08   2015   Yazar Deniz YILDIRIM
Günden güne azalan ve yok olma tehlikesiyle karşı karşıya olan sakız ağacı, hem ticari olarak hem de ilaçlarda kullanılmasından dolayı sağlık açısından büyük önem taşıyor. Ayrıca bu ağaç, oldukça farklı yetişme özelliklerine sahip. Okuyacağınız bu yazı, sakız ağacına ilişkin bilgileri ve öğrenince şaşıracağınız tarihini içermektedir.

Sakız ağacı (Pistacia lentiscus L.) yurdumuzda Ege ve Akdeniz kıyılarında, maki bitki örtüsü içinde yer alan, her dem yeşil, çalı formunda bir bitkidir. Kanarya adalarından başlayarak, bütün Akdeniz kıyılarında doğal yayılış gösteren bu bitki türünün, damla sakızı (Mastik) elde edilen varyetesi P. lentiscus var. chia Duham.  ise, sadece Yunanistan’ın Sakız adasının güneyinde ve burayla hemen hemen aynı ekolojiye sahip olan Türkiye’nin batısındaki Çeşme yarımadasında bulunmaktadır. Fiziksel ve kimyasal özellikleri açısından bir bitkisel reçine olan damla sakızı, ağacın gövde ve kalın dallarının yaralanmasıyla elde edilmektedir. Sakız reçinesi, floem dokusu (soymuk) içinde bulunan salgı kanallarındaki salgı hücreleri tarafından üretilmektedir. Açılan yüzeysel yaralardan kendiliğinden akan bu doğal reçine, havayla temas edince sertleşerek damla sakızının bilinen yuvarlak-oval şeklini ve sarımsı rengini kazanır. Verim çağı 15-50 yaşları olan bir ağaçtan ortalama 300-350 g sakız toplanabilir. Damla sakızının toptan olarak kilogram fiyatı 100 Avronun üzerindedir. Sakız ağacı iki evcikli (dioik) bir bitkidir. Yani erkek ve dişi olmak üzere iki farklı cinsiyette ağaç vardır. Ancak, damla sakızı üretimi sadece erkek ağaçlardan yapılmaktadır. Dolayısıyla çoğaltmada da sadece erkek bitkiler kullanılır. Sakız ağacı tohumla çoğaltılabilir ancak, tohumdan elde edilen bitkiler aşılanmak zorundadır. Sakız ağacının geleneksel çoğaltma yöntemi: kalın dallardan hazırlanan odun çeliklerinin doğrudan araziye dikilmesine dayanır. Bir yıllık sürgünlerden hazırlanan yapraklı çeliklerin köklendirilmesiyle (şekil 7) fidan elde edilip, bu fidanlarla da sakızlık kurulabilir. 

Damla sakızına ait ilk bilgiler M.Ö. 5. yüzyılda Herodot tarafından verilmiştir. Dioskorides’in De Materia Medica’sında, damla sakızının tedavi edici özelliklerinden bahsedilir. Yine Romalı Plinius, Naturalis Historiae adlı ünlü ansiklopedik eserinde damla sakızının yararlarını anlatır. Damla sakızı, büyük hekim Hipokrat tarafından da iyi bilinmektedir. Bergama’lı Galen, saç dökülmesinden yılan sokmasına bir çok ilaçta damla sakızına da yer vermiştir. Roma’lı kadınlar dişlerini sakız ağacının dallarından hazırlanan kürdanlarla parlatmıştır. Sakız adasını 14. yüzyılda ele geçiren Cenevizliler damla sakızı ticaretinde monopol oluşturmuşlar, çıkardıkları yasalarla özellikle sakız hırsızlığına karşı ağır cezalar uygulamışlardır. 1566’da Kaptan-ı Derya Piyale Paşa tarafından fethedilen Sakız adasına idari ve mali açıdan pek çok ayrıcalık tanınmıştır. Damla sakızı yüzyıllar boyu Sakız adasıyla Osmanlı sarayı arasında bir iletişim aracı olmuştur. Günümüzde damla sakızı üretimi sadece Sakız adasında yapılmaktadır. Adanın güneyinde bulunan 24 sakız köyünde (Mastichohoria) yıllara göre 120-140 tonluk bir üretim söz konusudur. Yetiştiricilik, üretim ve pazarlama 1938 yılında çıkarılan bir yasayla kurulan üreticiler birliği tarafından düzenlenmektedir. Sakız adasında üretilen damla sakızı, 1997 yılında Avrupa Birliği’nin ilgili yönetmeliğine göre coğrafi işaret (PDO) almıştır. Bugün için 3513 kişi üretim faaliyeti içinde bulunmaktadır. Üretimin önemli bölümünün Arap ülkelerine ihraç edilmektedir. Bunun yanında, sakıza dayalı önemli bir endüstri gelişmiştir.Türkiye’de ise sakız ağacı yetiştiriciliği ve damla sakızı üretiminin tarihçesine dair yeterli bilgi bulunmamakla beraber, özellikle Çiftlikköy ve Alaçatı’da bulunan eski sakızlık kalıntıları, geçmişte yetiştiricilik yapıldığına işaret etmektedir.

Sakız Ağacı Yok Oluyor! Çeşme Tarım İlçe Müdürlüğünün 1998 yılında yarımada genelinde yaptığı sayımda yaklaşık 250 adet hakiki sakız ağacı (P. lentiscus var. chia) olduğu saptanmıştır. Bu ağaçların önemli bir bölümünün yasal koruma altına alınmış olan (05.01.1995/5608) çok yaşlı ve yok olma tehlikesi altındakiler olduğu bilinmektedir. Günümüze kadar geçen yaklaşık 18 yıllık  zaman diliminde mevcut ağaçların durumundaki kötüleşme devam ederken, ağaç sayısında da ciddi azalmalar gözlenmiştir. Başta yoğun yapılaşma olmak üzere, ilgisizlik ve kurumlar arası yetki karmaşası vb. nedenlerle yasal koruma altındaki ağaçlarda bile nitelik ve nicelik açısından önemli kayıplar yaşanmıştır. Sonuç olarak sakız ağacında tam anlamıyla bir genetik aşınma gözlenmektedir.

Kaynak: http://sakizagaci.gen.tr/