BİR İYİ, TEMİZ VE ADİL GIDAYA ULAŞMA MESELESİ: SLOW FOOD

ARL 14   2023   Yazar Deniz YILDIRIM

Gıda kültürü, sadece lezzetleri değil, aynı zamanda geçmişin mirasını ve çevresel, ekonomik boyutları da içinde barındırır. Yavaş lezzetin temsilcisi olarak kabul edilen Slow Food, sadece bir beslenme anlayışı değil, aynı zamanda yerel kültürleri, ekolojik dengeleri ve ekonomik sürdürülebilirliği de kucaklayan bir yaşam felsefesi sunuyor. Muğla Sıtkı Koçman Üniversitesi, Ortaca Meslek Yüksekokulu Aşçılık Programı Öğr. Gör. Dr. Selma Atabey'in rehberliğinde, bu hareketin doğuşundan günümüze kadar uzanan ilham verici hikayesini keşfetmeye hazır mısınız?



Slow Food nedir? Kısaca tanımlar mısınız?

Dr. Selma Atabey: Slow Food aslında Fast Food’a karşı geliştirilmiş bir trend gibi görünmektedir. Bunun nedeni, Slow Food’un miladı, ilk bilinmesine vesile olan ve kuruluş hikayesi olarak anlatılan olaydır. Fast food akımının kaybettirdiklerini geri kazandırmaya çalışan bir akım olarak düşünülmektedir. Aslında Slow Food sadece yemek türünü ve şeklini değil, o yemeğin kültürel, çevresel ve ekonomik boyutunu da dikkate alan bir felsefedir. Yani yöresel değerleri, kültürel kimliği koruyarak, Slow Food üç temel konu olan, iyi-temiz-adil gıdaya vurgu yapmaktadır. Değişime uğramamış, atalardan günümüze ulaşan, doğal hammaddelerin, klasik yöntemlerle, mevsiminde üretildiği ürünler "iyi" olarak değerlendirilmektedir. Çevreye zarar vermeden ve tüketmeden, sürdürülebilir tarım, hayvancılık, işleme, pazarlama ve üretilen ürünlerin tüketimi konularına duyarlılık "temiz" olarak adlandırılmıştır. Adil olarak ifade edilen ise, tüketicilerin uygun fiyatlarla sağlıklı ürünlerin teminine yönelik yerelde üretilen ürünlerin yine aynı bölgenin tüketimine sunulmasıyla nakliye benzeri maliyetlerin olmadığı, daha ekonomik ürünler olmasını hedeflemesidir. Böylece yerel kalkınmanın ve aynı zamanda kültürel kayıpların engellemesinin mümkün olacağı düşünülmektedir.


Bu akım neden yaygınlaşmalı?

Dr. Selma Atabey: Slow Food, yerel üretimleri, ata tohumlarını ve üretim şekillerini koruduğu için sağlıklı beslenmeye fırsat vermenin yanı sıra dış ülkelere bağımlılığı da minimize ettiği için oldukça önemli bir felsefe olarak düşünülmektedir. İlave olarak, yerel ürünlerin ve yöresel yemeklerin üretiminin devamlılığının sağlanması ve pazarlanması, yerel kalkınmaya katkı sağlayabilir. Köylerde gerçekleştirilen yerel üretim, yakın çevrede yaşayanlar için bir avantaj oluştururken, aynı zamanda mahrum olan kişilerin bu ürünlere ulaşmasını mümkün kılmaktadır.

Ayrıca, Slow Food'un "Ark of Taste" olarak bilinen bir kayıt sistemi bulunmaktadır. Bu kayıt sistemi, dünyanın tanıdığı ürünlerin kayıt altına alınmasını sağlayarak, hem bu ürünlerin belgelenmesine katkı sağlar hem de tanıtılmasını ve pazarlanmasını mümkün kılar. Kısacası, yerel ürünlerin, geleneklerin ve kültürel değerlerin korunup kayıt altına alınması, üretimde sürekliliğin sağlanması ve üretilen ürünlerin kişilere ulaştırılması yerel kalkınmaya büyük fayda sağlamaktadır. Bu nedenle Slow Food felsefesinin daha geniş kitlelere yayılması önemlidir.


Muğla’da kaç adet Slow Food noktası var?

Dr. Selma Atabey: Muğla’da 5 adet Slow Food Convivium vardır. İlk ve en eski olan Bodrum Yaveş Gari, Ardından kurucu başkanı olduğum Ortaca Gocamandan Toruna, sonrasında ise Gökova Gıda Biyoçeşitliliğinin ve Ekosistemin Korunması Birliği, Muğla Sürdürülebilir Gıda ve Seyahat Birliği, beşinci olarak ise Fethiye Biyolojik Çeşitliliğin Koruyucuları Birliği ile Muğla il sınırları içerisinde en çok Slow Food birliği olan ildir. 

 

Muğla’da ve Türkiye’de Slow Food bilinirliği ve farkındalığı ne durumda? Bunun artırılması için ne gibi çalışmalar yapılıyor?

Dr. Selma Atabey: Türkiye genelinde 33 birlik mevcuttur. Bunun 5’i Muğla’dadır. Birlik sayısı bile Muğla’nın bu konuya verdiği önemi göstermektedir. Ayrıca yeryüzü pazarı olarak bilinen uygulamalar da Muğla Merkez ilçede ve Gökova’da gerçekleştirilmektedir. Etkinlik ve festivaller düzenlenmekte, Slow Food vurgusu yapılarak farkındalık yaratılmaya çalışılmaktadır.


Slow Food’un yaygınlaşması için ülkemiz yeterli potansiyele sahip mi?

Dr. Selma Atabey: Kesinlikle. Mutfağın başladığı Mezopotamya, farklı kültürlerin bir arada yaşadığı bir miras kökenidir. Aldığı göçlerin kazanımları, coğrafi yapısı, iklim çeşitliliği ve tarihi zenginliği nedeniyle ülke genelinde çok özel bir mutfak kültürüne sahibiz. Bunların korunmasının yanı sıra dünyaya açılması önemlidir. Tarımsal üretimin devamlılığı ve zenginleştirilmesi, sağlıklı besine ulaşmanın mümkün ve kolay olması açısından da çok kıymetli olan Slow Food daha fazla sahiplenilmelidir.


Slow Food’un yaygınlaşması için neler yapılmalı?

Dr. Selma Atabey: Öncelikle bilinirliğinin sağlanıp, farkındalığının artırılması gerekiyor tabi ki. Sonrasında ise uygulanabilirliği için yerel yönetimlerin desteği, Slow Food’un yaygınlaşmasına fırsat verecektir diye düşünüyorum.