De Hullu’nun tasarladığı evler, ilhamını ormanın en önemli bileşeni ağaçlardan alıyor. De Hullu’nun düşüncelerine göre, sürdürülebilir tasarımlar hem görsel hem de işlevsel açıdan içinde “yeşil” barındırmalı. Bu yüzden mimar tasarladığı evlerin inşasında geri dönüştürülmüş odun ve organik yalıtım kullanmayı düşünmüş, aynı zamanda yaşayan duvarlar ve yeşil çatılar fikri de ekosistemin bu bölgede gelişimini sağlayabilir. De Hullu, tasarladığı mimariye atık ve su artıma tesislerini de ekleyerek burada bireylerin dışarıya ihtiyaç duymadan yaşayabilmesini hesaplamış. Ayrıca bu tasarım ile doğaya verilecek zarar minimum seviyeye çekilebilir. Şehirlerde fosil yakıt tüketen araçların varlığı hava kirliliğini yüksek seviyelere çıkarırken De Hullu’nun planında hiçbir araca yer yok. Fast Company ile yaptığı röportajda mimar şöyle söylüyor: “Toplumdan izole edilmiş bu tasarımdaki her şey organik ve birbiriyle ilişkili. Arabası olanlar, kurulacak yerden yürüme mesafesindeki otoparka araçlarını bırakarak, topluluk içindeki hava kirliliğini minimuma düşürecek.”
Dünyanın en sakin şehirlerinden birini kurmayı planlayan Robert de Hullu’nun projeye dahil ettiği devrimci bir taraf da var. Düşük gelirli insanların da böyle evlerde yaşamasını planlayan mimar, toprak sahiplerini aradan çıkararak planını kooperatif bir tabanda oluşturmayı hedefliyor. Mimarın düşüncelerine göre hem görsel hem de işlevsel açıdan yeşilin hakim olduğu planı herkesin karşılayabileceği fiyatlarda tamamlayabilmek, gelecekte pek çok insanı sürdürülebilir yaşama teşvik edebilir. Kaynak: The Plaid Zebra